Çocuk gelişimi ve eğitiminde ailenin rolünü açıklayan kuramsal çerçeve değişik yaklaşımlara dayanmaktadır. Çocuk gelişimi ve eğitimi çevresel koşullar nedeniyle risk altında olduklarına inanılan çocukların bilişsel ve sosyal gelişmelerini erken yaşlarda desteklemek gerekir. Küçük çocukların, özellikle de içinde yaşadıkları çevre koşullarına bağlı olarak olumsuz konumda olanların eğitimi, gelişimi, bakım ve korunmasının sağlanması toplumun sorumluluğundadır. Olumsuz koşulların yarattığı etkilere sonradan tedavilerle çare bulmaya çalışmaktansa, çevre koşullarının yaratabileceği olumsuz etkileri önlemek amacıyla anne ve babalara büyük görevler düşmektedir.İnsan yaşamında, doğumdan önce başlayan ve hayatın sonuna kadar etkisini sürdüren bir kurum olarak aile, fizyolojik olduğu kadar ekonomik, kültürel ve toplumsal yönleriyle de çocuğun ruhsal gelişimini, davranışlarını biçimlendirip yönlendirir. Aile, çocuğun ruhsal gelişiminde en önemli ortam ve toplumsal kurumdur. Aynı zamanda, aile ciddi duygusal rahatsızlıkların, gerilim ve çatışmaların da kaynağı olabilir. Aile içi çatışmalar ve şiddet, kötü muamele gören çocuklar, yatma ve yeme ile sınırlandırılmış ilişkiler, engellenme ve başarısızlıklar, duygusal ya da diğer doyumsuzluklar da aile yaşamında karşılaşılabilen sorunlardır. Aile, tüm yönleriyle incelenmesi son derece güç bir yaşama ortamıdır.Çocuğun kendini tanıması, kişiliğini kazanması ve uyum sağlamasında anne-baba tutumlarının yeri çok önemlidir. Çocuğun ruh sağlığı ve sağlıksızlığını belirleyici en temel etkenlerden biri, kötü alışkanlıklar edinip edinmemesidir.Çalışmamızdaki amaç; “çocuk gelişimi ve eğitiminde annenin ve babanın rolü nedir?” şeklinde bir soruya reçete olacak bir çalışma yapmaktan ziyade, literatürde yer alan kaynakları tarayarak, bilimsel yöntem çerçevesinde konuyu detaylı bir şekilde incelemek, yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda bir takım öneriler getirmektir.Bu kapsamda çalışmamızda, anne ve babanın tutumları, çevresel koşullar ve aile, çocuk gelişimi ve eğitimi konuları ele alınmıştır.
1. ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ - ANNE BABA EĞİTİMİ
Erken çocukluk döneminde anne baba eğitim programlarının önemi ve gerekliliği bilinmektedir. Ülkemizde konu ile ilgili yapılan çalışmalar ise oldukça yetersizdir. Bu nedenle, toplumumuzun gereksinimlerini karşılayacak farklı anne baba eğitim programlarının geliştirilmesi ve mevcut programların yaygınlaştırılması önem kazanmaktadır(Şahin ve Ersoy, 1999).Çocuğun çevresinin çocuğun büyüme ve gelişmesini nasıl etkilediği konusuna duyulan bu ilginin sonucu olarak erken çocukluk eğitimi programlarında çocuk merkezli bir yaklaşımdan ekolojik bir yaklaşıma doğru kayma gözlenmektedir. Böylece çocuk, ailesi ve onlar için mevcut olan sosyal destek arasındaki ilişkilerin önemini vurgulayan yaklaşımın pek çok eğitim ve gelişim programında somut olarak yer aldığı görülmektedir.Gelişimin etkileşimsel (transactional) yorumu ve Bronfenbrenner’in aileyi, daha geniş ekolojik sistemler çerçevesi içine yerleşmiş bir sistem olarak gören bakış açısı çocuk eğitimi programlarının temelinde yatan felsefeyi oluşturur. Burada amaç, hem çocuğa hem de çevresine eşit ağırlıkta önem vermektir. Böylece, çevrenin sunduğu deneyimler çocuktan bağımsız olgular olarak görülmezler.Gelişim, çocukla ailesi ve sosyal çevresi tarafından sağlanan deneyim arasındaki dinamik etkileşim olarak görülür. Çocuğa ve çevresine gelişim sürecinde eşit önem verilmektedir. Çocuğun biyolojik bir organizma olarak yakın çevreyle etkileşiminin ve çocuğun sosyal gelişiminde sistemlerin etkileşiminin yeri önemlidir. Çocuğun bakım ve gelişiminde yakın çevrenin rolü yaşamsaldır.
Erken çocukluk gelişim ve eğitim programlarının etkilerinin uzun ömürlü olmasının anneye etkin ve önleyici bir rol veren ve aileye sosyal destek sağlayan programlarla gerçekleşebileceğine inanılmaktadır.Ekolojik bakış açısı, çocuğun gelişiminde etkileşimlerin önemini vurgular ve ailenin çevrenin asıl etki oluşturan ve çocuktan etkilenen bileşeni olduğunu belirtir. Bu çift yönlü etkileşimin hem çocuk hem de aile için farklı sonuçlar doğurduğuna inanılır. Çocuklar ve ailelerdeki değişikliklerin, ilişkinin dinamiğinde ve etkileşimin sonuçunda değişikliklere yol açacağını öne sürmektedir. Örneğin, bilgisi, beklentileri, öğretme becerileri ve tutumlarındaki değişiklikler sonucu anneki değişim çocuğun büyüme ve gelişmesinde değişikliklere yol açabilir.Meisels, “Bütün araştırma bulguların anne ve babaların sergiledikleri davranışların niteliğinin bebek ve küçük yaştaki çocukların gelişiminde değişiklikler yarattığını göstermektedir” diyerek konuya farklı bir bakış açısı getirmiştir. Ana-babalara hem çocuk yetiştirmeye ilişkin yeni beceriler ve ek bilgiler öğretilebileceği hem de kendi çocuklarına özgü gelişimsel sorunlarda yardım edilebileceğine ilişkin bu bulgular inandırıcı görünmektedir. Ev ziyareti, ana-baba grupları ve ana okulları gibi erken destek yöntemlerine katılımın çocuklar ve aileleri üzerindeki hem kısa hem de uzun dönemli etkilerini tanımlayan zengin araştırma bulguları mevcuttur(Turan ve diğerleri, 1996).Anne-babalara çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili beceriler öğretmeyi amaçlayan programların mantıksal temelini tartışırken Gordon, çocukların zihinsel davranışları ve kişilik gelişimiyle ilişkili üç farklı aile etkeninin öneminden bahsetmektedir. Bu etkenlerden birincisi demografik özellikler, ikincisi aile etkileşimi, üçüncüsü ise bilişsel ve duygusal etkenlerdir.
Bilişsel etkenler, çocuğun bilişsel gelişiminde ana-babanın rolünü, evde varolan bilişsel ortamı, ana-babanın çocuğun bilişsel işlevlerine karşı tutumunu içerir. Duygusal etkenlerse, çocuğu yönlendirmedeki tutarlılığı, çocukla iletişimi, annenin duygusal olarak kendini güvende hissetme düzeyini ve öz saygısını içerir. Bu mantıksal temele dayanılarak, destek programlarının hedeflerinden biri de evde, bilişsel ve duygusal etkenlerin olumlu öğelerini geliştiren bir öğrenme ortamı sağlamaktır. Aile çevreden arınmış bir ortamda işlev görmemektedir; tam tersine (daha büyük bir makro-sistemin içine yerleştirilmiş olan ekzo-sistemle etkileşim içine giren) mezo-sistemle bütünsel bir ilişki içindedir. Yani, Gordon, ana-baba eğitim programlarındaki sistem yaklaşımına ilişkin düşüncelerinde ev, okul ve topluluk arasındaki bağların rolünü vurgulamaktadır(Myers, 1990).Çocuğun içine doğduğu aile ortamının ve sahip olduğu özelliklerin gelişimi belirlemede önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Bu durumda çocuğun gelişim ve eğitiminde bu derece belirleyici etkileri olan aile bireylerinin çocuk gelişimi ve eğitimi konularında bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri ve öğrendiklerini davranışa dönüştürebilmeleri için belli bir program çerçevesinde eğitilmeleri gerekmektedir (Üstünoğlu,
Erken çocukluk gelişim ve eğitim programlarının etkilerinin uzun ömürlü olmasının anneye etkin ve önleyici bir rol veren ve aileye sosyal destek sağlayan programlarla gerçekleşebileceğine inanılmaktadır.Ekolojik bakış açısı, çocuğun gelişiminde etkileşimlerin önemini vurgular ve ailenin çevrenin asıl etki oluşturan ve çocuktan etkilenen bileşeni olduğunu belirtir. Bu çift yönlü etkileşimin hem çocuk hem de aile için farklı sonuçlar doğurduğuna inanılır. Çocuklar ve ailelerdeki değişikliklerin, ilişkinin dinamiğinde ve etkileşimin sonuçunda değişikliklere yol açacağını öne sürmektedir. Örneğin, bilgisi, beklentileri, öğretme becerileri ve tutumlarındaki değişiklikler sonucu anneki değişim çocuğun büyüme ve gelişmesinde değişikliklere yol açabilir.Meisels, “Bütün araştırma bulguların anne ve babaların sergiledikleri davranışların niteliğinin bebek ve küçük yaştaki çocukların gelişiminde değişiklikler yarattığını göstermektedir” diyerek konuya farklı bir bakış açısı getirmiştir. Ana-babalara hem çocuk yetiştirmeye ilişkin yeni beceriler ve ek bilgiler öğretilebileceği hem de kendi çocuklarına özgü gelişimsel sorunlarda yardım edilebileceğine ilişkin bu bulgular inandırıcı görünmektedir. Ev ziyareti, ana-baba grupları ve ana okulları gibi erken destek yöntemlerine katılımın çocuklar ve aileleri üzerindeki hem kısa hem de uzun dönemli etkilerini tanımlayan zengin araştırma bulguları mevcuttur(Turan ve diğerleri, 1996).Anne-babalara çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili beceriler öğretmeyi amaçlayan programların mantıksal temelini tartışırken Gordon, çocukların zihinsel davranışları ve kişilik gelişimiyle ilişkili üç farklı aile etkeninin öneminden bahsetmektedir. Bu etkenlerden birincisi demografik özellikler, ikincisi aile etkileşimi, üçüncüsü ise bilişsel ve duygusal etkenlerdir.
Bilişsel etkenler, çocuğun bilişsel gelişiminde ana-babanın rolünü, evde varolan bilişsel ortamı, ana-babanın çocuğun bilişsel işlevlerine karşı tutumunu içerir. Duygusal etkenlerse, çocuğu yönlendirmedeki tutarlılığı, çocukla iletişimi, annenin duygusal olarak kendini güvende hissetme düzeyini ve öz saygısını içerir. Bu mantıksal temele dayanılarak, destek programlarının hedeflerinden biri de evde, bilişsel ve duygusal etkenlerin olumlu öğelerini geliştiren bir öğrenme ortamı sağlamaktır. Aile çevreden arınmış bir ortamda işlev görmemektedir; tam tersine (daha büyük bir makro-sistemin içine yerleştirilmiş olan ekzo-sistemle etkileşim içine giren) mezo-sistemle bütünsel bir ilişki içindedir. Yani, Gordon, ana-baba eğitim programlarındaki sistem yaklaşımına ilişkin düşüncelerinde ev, okul ve topluluk arasındaki bağların rolünü vurgulamaktadır(Myers, 1990).Çocuğun içine doğduğu aile ortamının ve sahip olduğu özelliklerin gelişimi belirlemede önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Bu durumda çocuğun gelişim ve eğitiminde bu derece belirleyici etkileri olan aile bireylerinin çocuk gelişimi ve eğitimi konularında bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri ve öğrendiklerini davranışa dönüştürebilmeleri için belli bir program çerçevesinde eğitilmeleri gerekmektedir (Üstünoğlu,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder